‘Kadını seksi ya da mağdur göstermediğinizde bunu kabul edemeyenler oluyor’
37. Tokyo Film Festivali’nde ödül alan film, Türkiye’de ilkbaharda vizyona girecek.
Yönetmen ve yapımcı Emine Yıldırım ilk uzun metraj filmi ‘Gündüz Apollon Gece Athena’ ile Japonya’nın en büyük sinema festivalinden ödülle döndü. 37. Tokyo Film Festivali’nin ‘Asya’nın Geleceği’ bölümünde En İyi Film ödülünü alan yapım, yetimhanede büyüyen bir kadının annesini aramak üzere çıktığı yolculuğu fantastik bir dille anlatıyor. Başrolünde Ezgi Çelik’in olduğu yapımda Lale Mansur, Deniz Türkali, Selen Uçer ve Barış Gönenen de rol alıyor. ‘Gündüz Apollon Gece Athena’ 2025’in ilkbaharında Türkiye’de gösterime girecek. Yıldırım’la ödül töreninde “Tüm zorluklara rağmen bu filmi kadın dayanışması sayesinde tamamlayabildik” diyerek anlattığı süreci konuştuk.
Bu ödülü almak nasıl bir duygu? Bekliyor muydunuz?
Açıkçası beklemiyordum. Uzun yıllardır sektördeyim, festivallerde hiçbir şey garanti değildir. Tabii hep bir umut taşırsınız ama yıllar içinde beklentilerimi gerçekçi tutmayı öğrendim. Bu ödülü aldığımızda sadece kendim için değil, tüm oyuncularım ve ekibim için sevindim.
Filmde annesini antik kentte arayan bir kadını izliyoruz. İlham kaynağınız neydi? Film kendi hayatınızdan öğeler içeriyor mu?
Kendi hayatımdan bire bir izler taşıdığını söyleyemem. Ama aidiyet duygusundan ve hepimizin hissettiği çaresizlik hissinden hareket ettim. Bu duyguları nasıl aşalabileceğimiz üzerinde durdum. Daha çok inat
etmeye ve umutlu olmaya dair bir şey söylemeye çalıştık. Anadolu halkları olarak çok kadim bir tarihten geldiğimize inanıyorum. Bu toprakların mirası çok eskiye gidiyor. Asırlar boyu insanlar bizim yaşadıklarımızı yaşamışlar ve bir şekilde devam etmişler yollarına. Side Antik Kenti’nde çekim yapma kararımız da buradan geliyor çünkü buradaki tarihi yapılar bu kavramın bire bir temsili ve görselleştirilmiş hali.
Filmin adını ‘Gündüz Apollon Gece Athena’ koymanızın özel bir sebebi var mı?
Antik Side’nin koruyucu tanrıları Apollon ve Athena. Side’nin en önemli yerinde Apollon Tapınağı ve Athena Tapınağı var. Biraz buradan ilham aldık. Filmin bu ismi aslında hikâyenin de ikiliğine işaret ediyor.
Defne karakteri annesini bulma isteğinin ötesinde bu yolculuğunda hangi duygusal ya da psikolojik temaları keşfediyor?
Aslında sevme ve sevilme ihtiyacından doğan bir yolculuk Defne’ninki. Yolda tanıştığı hayaletler de aslında onun bu ihtiyacını çok iyi anlıyorlar çünkü onların da arafta kalmalarının sebebi halen sevdiklerine tutunmaları ve onları bırakamamaları.
‘BEN HALEN BURADAYIM’
Film oldukça spiritüel bir konuya değiniyor. Uhrevi dünyayla ne kadar ilgilisiniz? Siz hiç filmdeki gibi bir deneyim yaşadınız mı?
Uhrevi dünyayla pek ilgili değilim, filmdeki gibi bir deneyim de yaşadığımı söyleyemem. Ama anneannemi kaybettikten sonra çok özel bir an yaşadım ve birçok insanın aslında buna benzer deneyimleri olduğunu biliyorum. Anneannem benim için çok özel bir kadındı, beni yetiştiren kişiydi. 12 yaşında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmiş. Hayatı mücadeleyle geçmiş. Öldükten sonra beni rüyamda ziyaret etti ve bana şöyle dedi: “Sen merak etme, ben halen buradayım.” Bu hissi asla unutamayacağım. Hayaletler var mı bilmiyorum ama sevdiklerimizin her zaman bir şekilde yanımızda olduğuna sonuna kadar inanıyorum.
‘BU İŞİ BECEREMEYECEĞİMİZİ DÜŞÜNENLER VARDI’
Ödülü alırken “Tüm zorluklara rağmen bu filmi kadın dayanışması sayesinde tamamlayabildik. Bu yüzden bu ödülü Ortadoğu’nun tüm kadınlarına armağan ediyorum” dediniz. Ne gibi zorluklar yaşadınız, bu konuşmada hangi noktalara dikkat çekmek istediniz?
Sinema sektörümüz erkek egemen bir sistem içinde çalışıyor. Dolayısıyla sektördeki diğer kadın arkadaşlarımızın yaşadığını yaşadık. Bizim bu işi beceremeyeceğimizi düşünenler vardı. Kadın sinemacılar, erkeklerden daha düşük bütçelere iş yapmak zorunda kalıyor genelde. Bilindik kodlar haricinde bir hikâye anlatmaya çalıştığınızda size önyargılı davranıyorlar. “Bundan hikâye mi olur” diyorlar. Kadın karakterlerinizi seksi ya da mağdur göstermediğinizde, bunu kabul edemeyen, anlamayan arkadaşlar oluyor. Bir kadın/kadın karakter bir insan öncelikle, bir erkek karakterin uzantısı değil.
Bu basit gerçeği yıllardır anlatmaya çalışıyoruz, bu kadar zor olmamalı diye düşünüyorum ama zor işte.